5. Sınıf - Canlılar Dünyasını Gezelim, Tanıyalım Ünite Özeti

-A A +A

BESİN ZİNCİRİ

Besin zinciri, canlılar topluluğundaki organizmaların beslenme alışkanlıklarını yansıtan kavramdır.

Bitkilerin ve diğer kendi besinini kendi yapan organizmaların besine dönüştürdükleri enerjinin organizmadan organizmaya geçişini dile getiren besin zinciri, en yalın biçimiyle bir bitki, bir otçul hayvan ve bir etçil hayvandan oluşan bir dizi olarak düşünülebilir. Zincirin her öğesi bir halkayı simgeler ve üretici (bitkiler) ya da tüketici (hayvanlar) sınıflarına ayrılır. Bitkilerle beslenen otçullar birincil, bunları yiyerek beslenen etçillerse ikincil tüketici diye adlandırılır.

Tüm canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Günlük yaşamda yapılan her şey için insanlarenerji kullanır. Her canlı gereksinimi olan enerjiyi besinlerden sağlarlar. Bu nedenle bütün canlılar beslenmek zorundadır. Koyun, keçi, inek, at gibi hayvanlar ot yiyerek beslenir. Bu canlılara ot yiyenler (ot oburlar) denir. Aslan, kaplan ,tilki, atmaca gibi hayvanlardiğer hayvanları yiyerek beslenir. Bunlara da (et yiyenler) et oburlar denir. Güvercin, insan, ayı, tavuk hem et hem de ot yiyerek beslenir.

Çekirge, bitkilerin tohumlarıyla beslenir. Fare çekirgeyi yer, yılanın besin kaynaklarından birisi de faredir. Sonra atmaca da yılanı yer.

İşte bu olaylar besin zincirini oluşturur. Toprakta yaşayan pek çok böcek olduğu bilinir. Bu hayvanlar topraktaki besin atıklarını yer.

Kuşlar da böcekleri yer. Böcekler ilaçlanıp ölürse kuşlar ölmeye başlar. Bu kuşları yiyenler de aç kalır. Besin zincirinin bir halkasının bozulması hepsinin zarar görmesi anlamına gelir.

Doğada tek tür yiyecekle beslenen hayvan pek azdır. Tavşan yalnız otları değil yabani meyveleri ağaçların yaprak ve filizlerinide yiyebilir. Tilki ise tavşandan başka fareleri, sıçanları, kümes hayvanlarını ve böcekleri yiyerek beslenir. Bu nedenle, çok karmaşık olan bu ilişkiler ağını anlayabilmek için, pek çok besin zincirin arasındaki bağlantıyı kurmak gerekir. Çevre bilim uzmanları bu bağlantıyı göstermek için, canlıların adlarını ya da resimlerini oklarla birleştirerek ayrıntılı şemalar çizerler. Genellikle bir örümcek ağı kadar karmaşık olan bu şemalara besin ağı denir.

Beslenme ağının çizilmesiyle, doğadaki bu karmaşık ilişkinin bazı notları açıklığa kavuşur. Enerjisini güneş ışığından hammaddelerini topraktan ve sudan alarak kendi besinini kendisi üretebilirler. Yeşil bitkiler genellikle en alt basamağa yerleştirilir. Temel olarak bitkiyle beslenen tavşan ve sıçan gibi hayvanlar bir üst basamakta toplanabilir. Bunlar otçul hayvanlardır. Daha çok öbür hayvanları yiyerek beslenen gelincik ve baykuş gibi hayvanlar ise daha yukarıdaki basamakta yer alır. Bunlar etçilerdir. Otçullar ile etçiller arasındaki basamağa da hem bitki hem hayvan yiyen porsuk, tilki gibi hayvanlar yerleştirilir. Bunlar da hepçillerdir.

Beslenme basamağı denen bu aşamaların belirlenmesinden sonra beslenme ağı karmakarışık bir çizgiler yumağı olmaktan çıkarak düzenli bir şemaya dönüşür. Bu şemaya bakıldığında, bitkilerden otçulara ve etçillere doğru gidildikçe her basamakta daha az sayıda canlı olduğu açıkça görülebilir. Bu nedenle, tabanı geniş tepesi dar olan bu şekil bir piramidi andırır. Bu beslenme piramidinin tabanında yaprak, ot, çiçek ve ağaçlarıyla kalabalık bir bitki topluluğu, tepesinde ise örneğin yalnızca bir iki gelincik ya da baykuş vardır.

Yukarıda sözü edilen hayvanların çoğu ormanda yaşadığı için, çizilen bu piramit bir orman bölgesi beslenme ağıdır. Ama çöllerde tropik ormanlara varıncaya kadar, her yaşam ortamı için beslenme ağı çizilebilir. Örneğin; denizlerdeki beslenme ağının en alt basamağında bitkisel plankton denen çok küçük canlılar yer alır. Küçük balıklar ve öbür deniz canlıları ara basamaklardır. En tepede ise köpekbalıkları, katil balinalar gibi iri ve yırtıcı hayvanlar bulunur.

OMURGALI VE OMURGASIZ HAYVANLAR

Omurgalılarda kıkırdaktan, kemikten ya da her ikisinden oluşan ve hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan bir iç iskelet sistemi vardır. Bu iskelet gelişim boyunca vücuda destek sağlayarak büyümenin sınırlarını genişletir. Bu nedenle omurgalıların çoğu, omurgasızlara göre daha iri yapılıdır. İskelet en ilkel türlerin dışında kafatası, omurga ile kol ve bacak gibi uzantıları kapsar. Omurga ile omurgaya bağlanan kol ve bacak kemikleri vücudu destekler. Hareket kemiklere tutunmuş kasların etkinliğine bağlıdır. Hareketin yanısıra sindirim, görme, dolaşım ve vücut ısısını koruma gibi pek çok işleve katkıda bulunan kas dokusu aynı zamanda vücudun dış çizgilerini belirler.

Kuşlar;omurgalı hayvanlardan bir sınıfın ortak adıdır. Vücutlarını örten ve başka hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan yapıdaki tüyleri en ayırt edici özelliklerini oluşturur. Ön bacakları uçmaya uyarlanarak kanat biçimini, tüylerle örtülü ve dişsiz olan alt ve üst çeneleri uzayarak gaga biçimini almıştır. Yumurtalarını kalkerli bir kabuk örter. Gözleri, çevreyi algılamada kullandıkları en gelişmiş duyu organlarıdır. Üreme açısından kuşları incelersek yumurtayla çoğalır. Genellikle bir yuvaya bırakılan yumurtaların sayısı türden türe değişir.

Sürüngenler; omurgalıların bir sınıfı olarak adlandırılır. Adları yürüyüş biçimlerinden gelir; karınları yerden biraz yukarda dursa bile bacaklarının yatay ve kısa olmasından dolayı sürünerek hareket eder. Sürüngenlerin çoğunda bulunan çok küçük kancalarla donanmış tırnaklar yada pullar tırmanma sırasında önemli bir işlev görür. Ayrıca kuyruklar dallara sarılarak sıkıca tutunmayı sağlar.

Sürüngenlerin iyice keratinleşmiş bir derisi vardır, üzeri dışderi kökenli pullarla kaplıdır hatta altderi kimisinde kemikleşmiştir. (kaplumbağaların bağası) Türlerin çoğu yumurtlayarak ürer.

Kurbağalar; kara ve su ortamında yaşayabilir. İki yaşamlıdır. Çoğu, önce su ortamında bir larva (tetari ya da iribaş) evresi yaşar, daha sonra başkalaşma geçirerek karada yaşayan erişkin biçimine dönüşür. Bu hayvanların en belirgin özelliği, arka bacaklarındaki 3 bilek kemiğinin uzayarak, hayvanın zıplamasına ve yüzmesine yardımcı olan birer bölüm oluşturmasıdır. Dişler genellikle altçenede bulunur. Salgı bezleriyle kaplı olan derileri genellikle pürüzsüz ve yumuşaktır; karada yaşayan bazı türlerin derisi pürüzlü vekuru olabilir. Yumurtayla çoğalır.

Balıklar; dendiğinde genellikle, yüzgeçleri olan, solungaçlarıyla solunum yapan, gövdesi kaygan ve suda hareket etmeye elverişli olan su hayvanı akla gelir. Balık vücudunun temel yapısı ve işlevi bütün öbür omurgalılarınkine benzer. Balıklarda çok değişik üreme biçimleri görülmekle birlikte, en yaygın olanı dişinin suya bıraktığı sayısız, küçük yumurtanın vücut dışında döllenmesine dayanır. Vücutları genellikle pullarla örtülüdür.

Memeliler; omurgalıların bir sınıfıdır. Dişiler yavrularını yalnız bu gruba özgü yapılar olan meme bezlerinin salgıladığı sütle besler. Ayrıca memelilerde çok sayıda boynuzsu oluşuma rastlanır: Pullar, tırnaklar, toynaklar, boynuzlar; bunlar dışında dış görünüşlerinde en niteleyici olanları, yalnızca onlarda bulunan kıllar ve tüylerdir. Kıllar kürkü oluşturur; kürkün bulunması bu hayvanların sıcakkanlı (beden sıcaklığının değişmemesi) olmasını sağlar (Tüylerin ve teleklerin bir ısı yalıtkanı görevi yaptığı kuşlarda da aynı özelliğe rastlanır.).Yavrularını doğurarak ürer.

Omurgasızlar; Bir omurgası olmayan hayvanlara verilen genel addır. Omurgasız hayvanların kıkırdak ve kemiklerden oluşan iskeletleri yoktur. Bazı omurgasız hayvanların vücutlarında iskelet görevi gören değişik yapılar vardır. Örneğin yengeçlerde bulunan sert kabuk ve böceklerdeki kitin adı verilen örtü iskelet görevi yapar. Omurgasız hayvanların bir bölümü karada bir bölümü suda yaşar. Karada yaşayan omurgasız hayvanların akciğerleri yoktur. Bu hayvanlar trake solunum ya da deri solunumu yapar. Suda yaşayan omurgasız hayvanlar ise solungaçlarıyla solunum yapar. Omurgasız hayvanlar yumurta ile çoğalır. Çekirge, örümcek, kelebek, hamam böceği, sivrisinek çevremizde gördüğümüz omurgasız hayvanlardır. Ahtapot, yengeç, istakoz, midye, denizyıldızı, sünger suda yaşayan omurgasız hayvanlara örnektir.

MANTARLAR

Mantarlar, çok hücreli ve tek hücreli olabilen canlıları kapsayan gruba verilen genel addır. Küf mantarı, maya mantarı, şapkalı mantarlar gibi çeşitli isimlerle anılan bütün mantarlar, mantarlar alemi içerisinde incelenir. Dünyanın her yerinde bulunur. Fazlanemli yerlerde daha çoktur. Çoğu insan, mantarların bitki olduğunu düşünmektedir, ancak mantarlar bitki değildir. Çünkü mantarlar kendi besinlerini üretemez.

MİKROSKOBİK CANLILAR

Mikroorganizmalar çok çeşitlidir. Bu tanımlama bakterileri, mantarları, bazı mikroskobik algleri ve plankton gibi canlıları içine almaktadır. Bazıları virüsleri mikroorganizmaların içine dahil etse de, bunlar canlı olmayan olarak da kabul edilmektedir. Mikroorganizmaların büyük kısmı tek hücreli olsa da bu hepsine genellenemez çünkü bazı çok hücreli organizmalar mikroskobik olurken bazı tek hücreli protistler ve bakteriler, çıplak gözle görülebilmektedir. Mikroorganizmalar, biyosfer’in akar su olan her yerinde, aynı zamanda okyanus tabanındaki sıcak su kaynaklarında, atmosferin üst tabakalarında ve yerkabuğunun iç kısımlarındaki kayaların derinliklerinde yaşamaktadır. Mikroplardan aynı zamanda biyoteknoloji ile hem geleneksel besin ve yiyecek hazırlama yöntemlerinde hem de genetik mühendisliğine dayalı modern teknolojilerde yararlanılmaktadır.

Yararlı bakteriler sütten yoğurt, peynir veya yağ yapılmasını, hamurun mayalanmasını, üzümden sirke yapılmasını, turşunun mayalanmasını sağlar. Ayrıca toprakta yaşayan bazı bakteriler hayvan ve bitki artıklarının çürümesini sağlar.

Zararlı bakteriler ise hastalıklara yol açar. İnsanlarda üst solunum yolu enfeksiyonları, verem, kolera, zatürre, tifüs, tifo, ülser, veba, idrar yolu iltihabı, tetanos, difteri, cüzam, tüberküloz, şarbon, bel soğukluğu, frengi, dizanteri gibi hastalıklara neden olur. Ayrıca bakteriler besinlerin küflenip çürümesine de sebep olur.

(Açıkta bırakılan sebze ve meyveler çürür, et kokar, yoğurt ve süt ekşir, ekmek küflenir.)

BİTKİLERİN SINIFLANDIRILMASI

Bitkiler, çiçekli bitkiler ve çiçeksiz bitkiler olmak üzere iki ana başlık altında sınıflandırılır:

1. Çiçekli Bitkiler
En gelişmiş bitki grubudur. Tohum ve meyve oluşturarak çoğalır.
Çiçekli bir bitki dört farklı kısımdan oluşur:

a. Kök
Bitkinin dik durmasını ve toprağa bağlanmasını sağlar. Topraktan su ve minerallerin alınmasını sağlar. Kök üç kısımdan oluşur (ana kök, yan kök, emici tüy).

b. Gövde
Bitkinin toprak üstünde kalan, dalları, iletim boruları, yaprakları, çiçekleri ve tomurcukları üstünde bulunduran organa gövde denir.
Besin üretimi, besin depolanması ve madde iletimi fotosentez ile yapılır. Temel olarak iki çeşit gövde vardır (otsu gövde, odunsu gövde).

c. Yaprak
Bitkinin genellikle yeşil renkli organlarıdır. Üzerinde stomalar (gözenekler) bulunur. Bu stomalar gaz alış verişini sağlar. Hücreleri fazla sayıda kloroplast içerir.

d. Çiçek
Bitkilerin eşeyli üremeyi sağlayan organına çiçek denir. Çiçekler temel olarak aşağıdaki kısımlara ayrılır:
• Çanak yaprak: Yeşil renkli olup içerisindeki çiçek kısımlarını dış etkilere karşı korur.
• Taç yaprak: Renkli ve hoş kokulu olup böceklerin dikkatini çekerek tozlaşmanın yapılmasını sağlar.
• Erkek organ: Özel bölünmeler yaparak polenlerin fazla sayıda üretilmesini sağlar.
• Dişi organ: Vazo şeklinde olup bitkinin orta kısmında bulunur. Yumurtaların oluşturulmasını ve döllenmesini sağlar.

2. Çiçeksiz Bitkiler
Nemli yerlerde yaşar ve fotosentezle besin üretir. Kök, gövde ve yaprakları çiçekli bitkilere göre çok gelişmemiştir.
Basit yapılı olup kök, gövde ve yaprak bulundurmaz. Madde taşımasını iletim demetleriyle yapar. Örnek olarak eğrelti otu, kara yosunu, algler ve kibrit otları verilebilir.

Yorumlar

Bakalım sınavdan kaç alıcam :(

işime yaradı fakat kurbağlar omurgalımı omurgasızmı bazı şeyler belirtilmemiş belirtirseniz daha net bilgi vermiş olursunuz :)

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin

Kitap Gezintisi

Zircon - This is a contributing Drupal Theme
Design by WeebPal.