8 Eylül 1946, Mardin’in Savur ilçesinde doğdu. Türk akademisyen, biyokimyager, moleküler biyolog ve bilim insanıdır.
1997 yılından beri Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Karolina Üniversitesi, Chapel Hill'de Biyokimya ve Biyofizik Bölümü'nde Sarah Graham Kenan Profesörü olarak görev yapmaktadır.ABD Ulusal
Bilimler Akademisi'ne seçilen ilk ABD'li Türk olarak tanınır. Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştır. Aziz Sancar, kazanmış olduğu bu ödülü devlet töreniyle Anıtkabir'e takdim etti. Ödül Anıtkabir'de sergilenmektedir. Ödül takdiminin ardından Sancar, "Bu madalyayı buraya vermekle, Atatürk'e ve Atatürk'ün silah arkadaşlarına, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlara vefa borcumu ödedim ve bu fırsatı bana verdiği için Allah'a şükrediyorum." ifadelerini kullandı.
Aziz Sancar’ın geliştirip ismini koyduğu “maxicell” tekniği ile buluşunu yapıp ismini koyduğu “excinuclease/excision nuclease” enzimi terimleri Oxford Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Sözlüğü'ne girmiştir.
Doğum: 8 Eylül 1946 (70 yaşında), Savur
Eşi: Gwen Sancar
Kardeşleri: Orhan Sancar, Edibe Sancar, Kenan Sancar, Yıldız Sancar, Seyran Sancar, Tahir Sancar, Hasan Sancar
Ödüller: Nobel Kimya Ödülü
Eğitim: University of Texas at Dallas (1977), İstanbul Üniversitesi (1969), Johns Hopkins Üniversitesi
Ebeveynleri: Meryem Sancar, Abdülgani Sancar
Aldığı Ödüller:
- ABD Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation) Genç Araştırmacı Ödülü (1984)
- Amerikan Fotobiyoloji Derneği (American Society for Photobiology) Ödülü (1990)
- ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institutes of Health) Ödülü (1995)
- TÜBİTAK Bilim Ödülü (1997)
- ABD Fen ve Sosyal Bilimler Akademisi (American Academy of Arts and Sciences) Ödülü (2004)
- ABD Ulusal Bilimler Akademisi üyesi (2005)
- TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) üyesi (2006)
- Vehbi Koç Ödülü (2007)
- Nobel Kimya Ödülü (2015)
Aziz Sancar'a Ödül Kazandıran Çalışma Ne?
Aziz Sancar, kimya alanında Nobel ödülünü 2 bilim insanıyla daha paylaştı. Nobel'i kazanan üç ismin ortak noktası, genetik bilgiyi taşıyan DNA'nın hasar gördükten sonra vücudun onu nasıl tamir ettiği ile ilgili araştırma yapmaları.
İnsan vücudunun ve canlı vücudunun yapıtaşı bilindiği gibi hücreler. DNA ise kalıtım bilgilerinin taşındığı ve hücredeki yaşamsal faaliyetlerin kontrolünü, denetimini sağlayan yönetici molekül. DNA (deoksiribonükleik asit), hem hücreler bölünüp yenilenirken hem de güneş ışınları veya radyasyon gibi dışarıdan gelen sebeplerle zarar görüyor. Ama, hücreler bir şekilde DNA'yı tamir edip yoluna devam ediyor. İşte Sancar'a Nobel ödülü kazandıran çalışması da o tamirle ilgili. Sancar tüm alanı değiştiren çalışmasında, güneşte de bulunan ultraviyole (UV), yani morötesi ışınların zarar verdiği DNA'nın hücre tarafından nasıl tamir edildiğini haritalandırdı.
Sancar'ın çalışmasının odak noktası DNA'nın yapıtaşı olan nükleotidler. DNA 4 farklı nükleotitten oluşmaktadır, bunlar Adenin-Timin-Guanin ve Sitozin. Morötesi ışınlar nükleotid adı verilen bu yapıtaşlarında hasara neden oluyor. Sancar'ın gözlemiyle ortaya çıkarılan süreçte enzimler hasarlı bölgeyi tespit ediyor, izole edip çıkarıyor. Daha sonra çıkarılan yeri dolduruyor ve hasarı tamir ediyor. Bu işlemde hücre üç enzimi kullanıyor. İşlemin adı, "Çıkarma Yoluyla Nükleotid Tamiri".
Peki bu çalışma insanlığa ne katıyor? Bu tamir sisteminde bozukluk olan kişiler güneş ışığına karşı aşırı hassas ve cilt kanserine yakalanma olasılıkları yüksek. Bu mekanizmanın onarılması bu kanser türüne yakalanma olasılığının önüne geçilebilir. Araştırma, diğer kanser türlerine karşı da umut verici sonuçlar içeriyor. Bilindiği gibi, kansere karşı kullanılan ilaçlar DNA'da hasar yaratıyor. Ama, vücut bozulan sağlam hücereler gibi kanserli hücrelerin DNA'sını da onarıyor. Aziz Sancar'a göre, eğer bu onarım mekanizmasını durdurmayı başarırsak, kanserli hücreleri daha kolay öldürme şansı doğacak. Yani, bilim dünyası kanseri yenme yolunda bir adım daha atacak.