Özellikle kağıt para devrinden önce, alışverişte kullanılan paralar altın ve gümüş içeriyorlardı. Her devirde olduğu gibi, o devirde de bulunan bazı düzenbazlar, bu paraları kenarlarından kazıyarak, çok az miktarda da olsa, bu değerli madenleri biriktiriyor, parayı da tekrar kullanabiliyorlardı. Zamanla ticaretin gelişmesine bağlı olarak madeni paraya talebin artması, darphanelerin daha hızlı üretim yapmasını zorunlu hale getirdi. Ancak üretim elle yapıldığı için bu süreçte şekli çok düzgün olmayan düşük kalitede madeni paralar üretildi.
O devirlerde tüccarlar, parayı tartıyorlar ve ağırlığı eksikse kabul etmiyorlardı. Tabii, para da elinizde kalıyordu. Antik para kataloglarında dikkat ederseniz, paraların büyük bir kısmının tam yuvarlak olmadığını görürsünüz. Bu sorunu çözmek ve halkı eksik paraya karşı korumak için bozuk paraların kenarları tırtıklı yapılmaya başlandı. Bu tırtıklar sayesinde paranın kenarının kazındığı hemen belli oluyordu ve kenarı kazınmış parayı kimse almıyordu.
Bu durum sahte ve kenarları yontulmuş -kalpazanlar madeni paraların kenarlarını yontarak değerli madenlerden küçük miktarlarda çalıyordu- paraların fark edilmesini zorlaştırıyordu. Bu sorunun üstesinden gelmek için geliştirilen yöntemlerden biri madeni paraların makineler kullanılarak üretilmesiydi. Böylece şekli çok düzgün dairesel paralar üretmek mümkün oldu. Paraların kenarlarının yontulmasını engellemek için ise madeni paralar kenarları tırtıklı şekilde üretilmeye başlandı. 1696 yılında İngiltere Kraliyet Darphanesi’nin başına getirilen fizikçi Isaac Newton madeni paralar kırpılarak yapılan sahtecilikle başa çıkmak için bu yöntemi kullanmıştı.
Bu adet günümüze kadar devam etti. Artık içinde değerli bir maden bulunmamasına rağmen, bozuk paralarımızın kenarlarında ya tırtık ya da bir yazı vardır. Günümüzde ise madeni paralar değerli madenlerden yapılmamasına rağmen (çoğunlukla bakır, nikel ve çinko alaşımlarından üretiliyorlar) kullandığımız bazı madeni paraların kenarları tırtıklı.
Günümüzde madeni paralar 'bozukluk' veya 'ufaklık' adı altında sadece küsuratları ödemede kullanılıyor. Bozuk paralar da para olma niteliklerini kanundan almalarına rağmen, kullanılmalarında bazı sınırlamalar vardır. Gerek kağıt, gerekse madeni para olsun, her ikisiyle de yapılan ödemeleri kabul etmemek mümkün değildir. Buna 'Kanuni Tedavül Mecburiyeti' denilir ki, kağıt paralarda bu mecburiyet sınırsızdır. Ödenen miktar ne kadar büyük olursa olsun, bunu karşı taraf kabul etmek mecburiyetindedir. Madeni paraların ise mecburiyeti sınırlıdır. En çok üzerlerinde yazan değerin 50 katını tamamen bozuk para ile ödeyebilirsiniz. Örneğin 50 kuruşluklarla 25 liraya kadar ödemelerinizi yapabilirsiniz ama daha fazlasını da bozuk para ile ödeme isteğinizi karşı taraf kabul etmeyebilir.
Kağıt paraların Merkez Bankası tarafından basıldığı bilinir de, madeni paraları Maliye Bakanlığı'nın çıkardığı pek bilinmez. Madeni paraların toplam para stoku içindeki oranı da yaklaşık yüzde 1 civarındadır.
Hiç dikkat ettiniz mi? İnsan yüzleri kağıt paralarda önden, madeni paralarda ise yandandır. Madeni paralarda yer çok küçük olduğundan, kabartma tekniği ile bir yüzün tam detayını vermek mümkün olamamaktadır. Yandan bir profil kişiyi daha iyi tanınır kılmaktadır.